Sosyal Ağlar İnsanların Eğitim Düzeylerine Katkı Sağlıyor Mu? Yoksa Sadece Eğleniyor Muyuz?

Yıl 2025. Teknoloji insanların bugün sadece hayal bile edebileceğinin ötesine geçmiş. Artık günlük hayatınızın en önemli iletişim aracı olan holofon ile istediğiniz kişinin adını söylüyor ya da size verdiği iletişim bilgilerinden birini kullanıyor, eğer o da müsaitse yanıbaşınızdaymış gibi odanıza arzı endam ediyor. 3 boyutlu holografik görüntüsüyle neredeyse kanlı canlı olarak anında yanınıza gelmiş gibi.

Ya da dünyanın öbür ucunda yaşayan ve doğal hayat yaşamına çok imrendiğiniz, daha birkaç gün önce Lifenet’te tanıştığınız Meksikalı çiftçinin size, özlediğiniz doğallıkta, hem de 2 gün içinde, nefis kokulu domatesleri nasıl yetiştirebileceğinizi öğretmesini istiyorsunuz. Bunu da internetin yerini almış, artık sadece hava yoluyla iletişim kurmayı sağlayan, ışık hızında çalışan Lifenet içinde, üyesi olduğunuz bir Yaşam Paylaşım Ağında gerçekleştiriyorsunuz.

Yukarıda adları kendi uydurmam olan bir takım fütürist teknolojileri, “bir takım şeyler ne kadar hızlı değişse de insanların iletişim kurma, yeme, içme, arkadaş edinme gibi yaşamsal ve sosyal ihtiyaçları hiç değişmeyecektir” önermesine örnek olsun diye verdim. Bu önermeye günümüzden bir örnek vermem gerekirse:

Websiteleri, intranetler ve mobil ortamlar için ilginç hizmetler veren Webcredible adlı İngiliz firması, Kasım 2007-Ocak 2008 ayları arasında düzenlediği eski bir anketinde şunu sormuş: Hız ve bağlantı kalitesinin problem olmadığı bir durumda, cep telefonunuzda şunlardan hangisini kullanırdınız?

Sonuçlar:

  • Sosyal ağlar (%25)
  • Seyahat bilgileri/planlama (%13)
  • E-Posta (%33)
  • Yerel Bilgiler-Çevrenizde neler oluyor bitiyor (%20)
  • Online alışveriş (%9)

Durum hala aynı..

Sosyal ağların 2. sırada olması, bahsettiğim ihtiyaçların teknolojiden bağımsız şekilde, ama teknolojinin de tüm olanaklarını kullanarak giderileceğini gösteriyor.

Türkiye’de Yonja, 80630, Siber Alem gibi arkadaşlık siteleriyle tohumu atılan, Çember.net ile sosyal-iş ağı kavramıyla kalitesi ve entelektüel bilgi birikimi yükselen sosyal ağlar kavramı, ülkemize Facebook, MySpace, Linkedin ve XİNG gibi dev sosyal ağ markalarının gelmesiyle hızla tanınmaya ve gelişmeye başladı. Sadece arkadaş, sevgili bulmanın ötesinde de paylaşımlar olabileceğini bize gösteren bu siteler, aynı zamanda insanların bu ortamlardaki paylaşımları süresince kendi bilgi birikimlerini geliştirdiğini, kariyerlerini değiştirdiğini ve hatta eğitimlerine beklenmeyecek ölçüde yardımcı olduğunu gösteriyor.

Tabi ki bu işin erbapları Amerika’dan çıkıyor. Haliyle bilgi ve istatistik toplumu olan bu ülkenin bilim insanları ve üniversiteleri hemen sosyal ağlar olgusunun peşine düşmüş, yorulmaksızın araştırmalara başlamışlar. Her ne kadar devlet destekli bir proje olduğuna inansam da (tıpkı Windows gibi) Facebook gibi sosyal ağlar üzerine aforizmalar üretilmeye başlanmış bile; Facebook öğrencilerin üniversitelerine olan sadakatini artırır mı, şirketler açısından sosyal medyayı hangi kanallarla kullanmak en etkili sonuçları üretirFacebook bilim uğruna yüzbinlerce üyesinin duygularını manipüle ediyor mu gibi yığınla sorunun peşine düşmüş durumda bilim dedektifleri.

Minnesota Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, araştırmaya katılan öğrencilerin %94’ü interneti kullanmakta, %82’si evden bağlantı kurmakta ve %77’sinin en az bir sosyal ağda profili mevcut. Buradan yola çıkan araştırmacılar öğrencilere sosyal ağları kullanarak neler öğrendiklerini sormuşlar; öğrenciler teknoloji becerilerini (bilişsel yetilerini) geliştirmesini ilk sıraya koymuşlar. Bunu yaratıcılık, yeni ve farklı fikirlere açıklık, iletişim becerileri izlemiş. Yaşları 16-18 arasında 13 farklı lise öğrencisi üzerinde yapılan 6 aylık bu araştırmanın sonuçları gösteriyor ki, günümüz eğitim sisteminde, tabi ki bahis konusu araştırma Amerika’da yürütüldüğü için bu ülkenin eğitim sistemi olarak anlayalım, çocukların ve gençlerin başarılı bir yaşam için sahip olması istenen 21. yüzyıl yeteneklerini sosyal ağlar sayesinde çarçabuk geliştiriyorlar. Aynı zamanda yaratıcı becerilerini de, mesela şiir, sinema gibi, paylaşarak entelektüel birikimlerini çoğaltıyorlar.

Peki ya iş hayatımıza etkileri?

Düşünün ki iş başvurusunda bulundunuz, kurum referans istiyor. Özgeçmişinizin referans listesinde Linkedin’deki profilinizde sizi öneren yazılar ve yazarların profil adresleri mevcut. Görüşme yaptığınız kişilerin de burada profili olması ve sık sık kullanıyor olmaları olası. E bu sayede sizi kendileri gibi görmeye başlayabilir; empatik bir yaklaşım ile sizin teknolojiyi kendi yararınıza burada olduğu gibi, başvurduğunuz görevde de benzer yaratıcılıkla kullanabileceğiniz kanaatine varabilirler.

Çok mu ütopik oldu? Hiç de değil!

Günümüzde iş görüşmeleri artık çevrimiçi (online) sanal toplantı platformları ile yapılabiliyor, mülakat sınavlarına, eğitimlere internet üzerinden katılabiliyorsunuz, iş başvurularınız kariyer portallarında binlerce kuruma anında ulaşabiliyor.

Kaldı ki ülkemizde henüz emekleme döneminde olan internet üzerinden eğitim-gelişim-ik hizmetlerinin, bu tip amaçlar için kullanımı tahmin edilenden de hızlı biçimde gelişiyor. Yeni iş ortaklarınızla tanışmanız, aklınıza gelmeyen bir işi, Facebook’ta karşılaştığınız ilkokul arkadaşınızdan aldığınız ilhamla yapmaya başlamanız, projelerinize kaynak veya yatırımcı bulmanız, teknolojinin ve akıllı insanların hizmetinize sunduğu sosyal ağlar kavramı sayesinde tahmin ettiğinizden de hızlı biçimde olasıdır.

Sadece inanın, yaratın, ve bağlanın!

Ama herşeyden önemlisi, kendinize, ailenize ve dostlarınıza daha fazla zaman ayırın. Tüm bu teknolojik hokus pokus bunun için var!

Comments are closed.